Son on beş günden beri zirvede hayli gerilim vardı. “Zirve” dediğim şey, Cumhurbaşkanı ile hükümet arasındaki zıtlıklar ve iletişimsizliktir. O bağlamda evvelki gün Cumhurbaşkanı Akıncı’nın Başbakan Ersin Tatar ve Başbakan Yardımıcısı Kudret Özersay’la yaptığı toplantı çok olumlu geçmiş. Gerçekte bu tür toploantıların sık sık yapılmasında yarar var herhalde. Çünkü şu anda içinde bulunduğumuz durum, sadece Maraş konusunu kapsamıyor. Aynı zamanda dış politika, Rumların Akdeniz’deki doğalgaz aramaları, Türkiye’nin onlara yanıt teşkil edecek Akdeniz’deki faaliyetleri, gemileri ve bütün dünyanın Kıbrıs’a bakış açıları var. Bir diğer deyişle keskin bir bıçak üzerinde yürüyoruz...
Geçmişte rahmetlik Denktaş zamanında bir Koordinasyon Komitesi vardı. O komitenin başında Denktaş olmak üzere, TC Büyükelçisi, Kolordu Komutanı, Güvenlik Kuvveetleri Komutanı, Dışişleri Bakanı ve şu anda anımsayamadığım çok değerli insanlar vardı.
O toplantıların çok yararlı geçtiğini ifade edebiliriz. Sivil-asker ilişkisindeki olumlu ve olumsuzluk hep konuşulurdu. Hatta iç politikadaki tavırlar bile tartışılırdı. Bunun yanında rahmetli Denktaş, Rumların siyasi tavır ve taktiklerini de gözler önüne sererdi. Yani zirvede önemli bir koordinasyon...
Tabii ki her dönemin kendine özgü zorlukları ve sıkıntıları vardır. Genel anlamda yaşadığımız zaman dilimini incelersek, bütün yaşadıklarımızın ve zorluklarımızın ne denli büyük olduğunu daha iyi anlayabiliriz.
O görüntü insanlara güven veriyordu.
Şimdi o görüntü bozuldu mu?
Bence bozulmadı. Sadece zirve ile taban arasında bir çelişki yaşandı. Bu gibi durumlar elbette herkesi üzer. Ama Cumhurbaşkanı Akıncı’nın hükümetin başı ile yaptığı bu toplantı toparlayıcı oldu.
Zirve ile taban arasındaki kopukluk hiç de hoş değildir. O kopukluk giderildiğine göre, genç politikacılara da bir tecrübe oldu. Bundan sonra atılacak adımlarda Cumhurbaşkanı ile hükümetin bütünlüklü politika üretmeleri, elbette ki bütün KKTC halkını ve Türkiye siyasetçilerini mutlu eder.
Şu “Maraş” meselesi ilk kez bunca zamandan sonra gündeme gelince şu sözler geçmişti kafamdan.
“Bayram değil, seyran değil, eniştem beni neden öptü?”
Bu darb-ı meselle birlikte işin rengi belli oldu. Gerçeketen durduk yerde şu Maraş meselesi neden birden patladı?
Lakin Rumlar da hiç durmadılar. Hemen Maraş konusunu siyasi malzeme yaptılar.
Mesela Maraş konusunda Ankara’nın bilgili olduğu mealindeki açıklamalar, yeni gündemi oluşturdu.
Politikada taktiksel anlamda bazı çıkışlar yapılır ve kamuoyunun gündemi değişir.
Maraş konusu ortaya atılınca ve bazı açıklamalar yapılınca kamuoyunda hem tepkisel, hem de olumlu görüşler ortaya atılmaya başladı. Aktif habercilik bağlamında Maraş, gerçek anlamda basın yayının da manşetlerine oturdu.
Mesela Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımıcısı Kudret Özeresay’ın eşli olarak sessiz sedasız Anastasiadis’lerle bir yemekte buluşması, bir başka gündemi oluşturdu.
Özersay’ın Anastasiadis’le buluşması, Özersay tarafından “sosyal bir buluşma ve yemekti” demesi, pek de inandırıcı gelmedi kamuoyunca. Hatta bazı basıncılar, “Bunda ne var yahu, işte bal gibi de bir yemekti” demesi bir yana, bazı basın yayıncılar da, “Cumhurbaşkanı’nı b by-pass yaparak Rumların başkanı Anastasiadis’le buluşması, Cumhurbaşkanı Akıncı’yı zor durumda bırakmadı mı?” gibi yorumlar...
Bu konu her ne kadar da gündemden düşmüş gibi görünse de, bundan sonra özellikle dış politika ve ilişkilerde zirve ile taban arasındaki zıtlıkların da bu son zirve toplantısında giderildiğini düşünebiliriz.
Gerçekten Cumhurbaşkanı ile hükümet arasındaki uyum, çok önemlidir. Çünkü kendi gerçeklerimizi kendimiz biliriz de, neden işediğimiz deliği düşmana gösterelim ve koz verelim?
Yani diyeceğim şudur....
Kıbrıs sorununda dolu dolu yaşamış eski bir bürokrat ve gazeteci olarak, Cumhurbaşkanı ile hükümetin başı ve temsilcileri arasında çok sıcak ilişkiler olması gerektiğini düşünüyorum. Bu son yapılan zirvenin de pek çok insana huzur verdiğini ayrıca ifade edebilirim.
Politika ince ayarlı bir saate benzer. O ayarı kaçırdınız mı, saatin çalışması da bozulur ve o sistemetik dönüş, şeklen ve fikren de bozulur.
Genellikle insanlar kendi doğrularını ve kendi yanlışlarını pek ayırd edemezler. Veya o ayrıntıyı göremezler. Bu sadece politikada değil. Normal hayattaki insan ilişkilerinde de bu tür tezatlar oluyor ve dolayısı ile insan ilişkileri de bozuluyor.
İnsanlar neden iki cephede savaşan iki düşman gibi bir görünüm verirler?
Galiba biraz inatlaşma, biraz ego ve biraz de “herşeyi ben bilirim” havalarına bağlanır mesele.
Herşey bir yana...
En güzeli, gerek polöitikada, gerekse bireylerin normal hayatında mükemmel dostluklar ve mükemmel ilişkiler kurmaları değil mi?