Geçen Pazar günü Güney Kıbrıs’ta yaıplan Arupa Parlamentosu seçimlerinde, Rumların son maskesi de düştü. Bayağı fiyasko olarak niteleyebileceğimiz seçim angaryasında binlerce Kıbrıs’lı Türke “adres yetersizliği” gibi komik yaklaşımlarla oy kullandırmadılar. Dolayısı ile bazılarının “barış umudu” olarak gördüğü bu maskaralık da bu şekilde, yine Rumların oyunları ile son buldu.
Kuzeyden güneye geçen dünya kadar Türk oylarını kullanamazlarken, Türk adaylar bayağı isyan ettiler, seçim merkezinde. Tabii ki onların bu tepkileri, “dış dünyaya yansımaması adına” Rum İçişleri Bakanı Sokratis Hasikos seçim merkezine giderek havayı yumuşatmaya ve kendilerini aklamaya çıkarmaya çalışmış.
Esasında Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri bizim seçimlerimiz değildi. Orada bize ait iki sandalye bile Rumlar tarafından işgal edilmiştir. Sanırım Cumhurbaşkanı Eroğlu en doğrusunu söyledi.
“Bu seçimler bizi bağlamaz. İki sandalyemizin işgalinden ötürü üzgünüz. Bizim beklentimiz, Kıbrıs’ta bir anlaşma olması ve Türklerin de hak ettikleri AP’deki sandalyelerine oturmasıdır.”
CTP Genel Sekreteri Kutlay Erk bir süre önce seçime katılan Türkler için ne demişti?
“Bu seçimler, Kıbrıs Türkleri’nin seçimleri değildir. Bu seçimlere katılanlar ferden başvuruda bulunmuşlar ve seçimlere katılmışlardır.”
Bence de doğru bir açıklamadır her ikisinin açıklaması da. Lakin “bireyin özgürlüğü” veya “bireyin kendi iradesi ile başvurusu” bambaşka bir olaydır. Eğri veya doğru, birey bir adım attığında kimse birşey söyleyemez. Lakin yanlışsa da eleştirmek devletin hakkı olur bence.
Yıllardan beri süregelen açmazları bu şekildeki adaylıkları ile açabileceğini uman aday varsa yanılıyor. Belki de bazı tabuları yıkmak ve ses vermek için aday olmuştu Türkler.
Şayet adres maskaralığı mazeret gösterilmese, Kıbrıslı Türklerden de seçilme imkanı vardı. Bu bir tarafa. Bir Türkün KKTC gerçeğinden ayrı olarak AP’ye seçilerek girmesi, kesinlikle KKTC ile ilgili olmaz ve “Rum varlığının AP’deki statüsü ile varlığını orada idame ettirir” demek de yanlış olmaz bence. Ama o da hayaldi bence.
Bu seçimlere katılan kardeşlerimiz bunun kendileri lehine bir netice vermeyeceğini bilmiyorlar mıydı? Bunu kargalar bile tahmin ederdi. Rumlar hiç size koklatırlar mı AP’deki sandalyeleri? Bence koklatmazlar. Fakat bu olaydan da ders alamazsak ve hayal dünyasında yüzmeye devam edersek, daha çok düş kırıklığına uğrarız.
AP seçimlerine katılan Türk adaylardan Alev Tuğberk’in şu sözleri hayli ilginçtir:
“40 bine yakın Kıbrıslı Türk, çok komik gerekçelerle oy kullanmaktan men edilmiştir. Bu seçimler yasal değildir. Kıbrıslı Türklerin oy verme hakları gasbedilmiştir. Seçimin iptali için dilekçe yaptık. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği üyeliği sorgulanmalı, çünkü kayıtlarını bile doğru dürüst tutamıyorlar.”
Benim de sorgulamak istediğim Rum Yönetimi kimlik kartları konusu vardır. Buna gelince... Kapıların açılması ile Rumlar kaç bin Türke kimlik kartı verdi?. O kartları verirken de, “Kıbrıslı Türkler, hakları olan kimlik kartlarını aldılar ve AB vatandaşı oldular” demişler ama bazı Türkler ferden AP seçimlerine gelince de “adres yetersizliği” maskaralığı ile kıvırtmışlar ve türlü oyunlar döndürmüşlerdir.
Bakınız Türk adaylardan Deniz Birinci ne demiş bu konuda...
“O zaman adresi bilinmeyenlere neden kimlik verdiler? Demek oluyor ki, 10 bin kişiye adresini bilmedikleri halde kimlik kartı verildi. Bu nasıl bir Avrupa Birliği Üyesi bir ülke?”
Bence de kimlik kartı konusunda en doğru sözü Deniz Birinci söyledi. Üstüne üstlük hem kimlik kartlarının verilişini, hem de Rumların AB üyeliğini sorguladı.
Bir diğer deyişle: “Rum komşularımıza güvenmiyoruz ve AB üyelikleri de meşru değildir” manası çıkıyor bu açıklamalardan.
İsterseniz bu filmi bir de geriye saralım... Keşke Denktaş Bey hayatta olsaydı da bu söylenenleri duysaydı. Rumlarla “barış içinde yaşama anlayışı içinde olanların” nasıl hüsrana uğradıklarını görebileseydi.
O günlerde Türklere Rum kimlik kartı verilirken, Rumlar şu kimlik kartı meselesini ne kadar çok politik malzeme yapmışlardı... Bir süre sonra da listeleri açıklamışlardı. “Bize şu kadar Türk kimlik kartı için başvurmuştur. İşte isimleri” deme cüretini göstermişlerdir.
Ama gelin görün ki AP seçimerinde kendilerinin verdikleri kimlik kartındaki adresleri geçerli saymamışlardır.
Lakin bu mesele hiç de kolay yenilip yutulacak bir mesele değildir. Bence bu Türk adaylar, “bireyin seçme ve seçilme hakkı” iddiaları ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmaları gerekir. Mesele, cemaat meselesi değil de Rumların bireysel başvurulara dahi nasıl tahammül edemediklerinin görülmesi meselesidir.
Velhasıl bizler...bu insanlarla mı barışı kuracağız ve bir geleceği kucaklayacağız, diye soruyorum. Hadi canım siz de. Adamlar bizi yok etmek için her türlü oyunu oynamaya devam ediyorlar.
Demek bizim sözümüz geçerlidir.
“Bizi ancak biz kurtarabiliriz.” Nasıl mı?
Kendi devletimize dört elle sarılarak ve Rumlardan hiçbirşey beklemeyerek. Tek kusurumuz içteki tam birlik ve bütünlüğümüzün olmayışıdır.
Yine de bazı olaylar istenmeden kendiliğinden sizin doğrularınızla buluşur. İşte o doğrular, AP seçimlerine ferden başvursalar da Türk adayların söyledikleri gerçeklerdir.
Kısacası arkadaşım... “Bu insanlar sizi insan yerine koymazlar. Daha fazla nefes tüketmeyin, boşa kürek çekmeyin. Kendi yolunuzda inançla yürümeye devam ediniz ve kendi devletinize dört elle sarılınız” diyorum.
Daha ne diyelim ki...