Geçen hafta, bu sayfada TÜRKSOY tarafından 27 Kasım 2023 günü Ankara’da düzenlenen ve İsmet Vehit Güney’in eserleri ile hayatından kesitler içeren serginin, onunla ilgili bir belgeselin ve konuşmaların yer aldığı, sanatçının tüm yönlerinin dile getirildiği anma etkinliğinden söz etmiştim.
Etkinlikte KKTC adına Kültür Dairesi Müdürü Şirin Zaferyıldızı; şair, ressam, karikatürist Dr. Arif Albayrak; İsmet Vehit Güney’in kızı öykücü ve ressam Nilgün Güney ve benden oluşan bir ekiple yer almıştık. TÜRKSOY adına Güler Fedai de ekibin bir parçası idi.
Ankara’ya 26 Kasım günü uçmuş, 28 Kasım’da dönmüştük. Bu iki gün içinde İsmet Vehit Güney etkinliği yanında ekip olarak ziyaret ettiğimiz ve paylaşmam gereken bir şey daha var: “Cin Ali Müzesi.”
***
Kuşağımın çocukları ve bizden sonraki kuşakla onların çocukları Cin Ali’yi çok iyi bilir. Çocuk öykülerinden oluşan Cin Ali dizisi, bir çocuğa verilecek en güzel armağandı. O kadar sevilmiş ve benimsenmişti ki birkaç taklidi de piyasaya çıkmıştı ve taklitleri Cin Ali’nin değişik versiyonları olarak pazarlanıyordu.
Cin Ali kitaplarının yazarı öğretmen Rasim Kaygusuz’un ailesi, önce 2016 yılında eğitim, dil, kültür, tarih, sanat gibi alanlarda araştırmalar yapma, toplumsal projeler üretme ve bu bilgileri yayma amacıyla “Cin Ali Eğitim ve Kültür Vakfı”nı kurmuş.
Cin Ali Müzesi, bu Vakfın çatısı altında, Cin Ali’nin 1968 yılında başlayan oluşum ve günümüze dek süren yaşam süreçlerini anlatmak, Cin Ali’nin tanıklık ettiği dönemi tüm boyutlarıyla ele almak ve bu bilgileri toplumun her kesimine sunmak amacıyla, uzun bir hazırlık döneminin ardından 2019 yılında ziyaretçilerine kapılarını açtı. Böylece Cin Ali’nin, vakıf aracılığıyla yarım asırdır hizmet ettiği eğitim alanında çalışmaya devam etmesi, müze aracılığıyla da kendi tarihine, yarattığı etkilere, onu etkileyenler ile bir dönemin panoramasına ışık tutması; Müze’nin, Cin Ali ile büyüyen kuşakların hatıralarını korurken bu değerlerin gelecek kuşaklara aktarılmasına da yardımcı olması hedeflendi.
Müze için hazırlanan “Müze Karşılama Metni”nde şöyle deniyor: “Cin Ali 1968 yılında büyük bir kabulle eğitim hayatımızda yerini aldı. Yurtiçi ve yurtdışında geniş bir mecraya yayıldı. Eğitim hayatı üzerindeki etkisi 1972 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayımladığı bir tebliğ ile ‘önerilen kaynak’ olmasıyla devam etti. 2000’li yıllarda eğitim sistemimizde birçok değişim yaşanmaya başladı. Bunlardan en büyüğü de 2005 yılında okuma yazma öğretiminde cümle temelli öğrenmeden ses temelli öğrenmeye geçilmesi oldu. Bu değişiklikler sistemi en iyi anlatan Cin Ali üzerinden haberleştirildi. Gazeteler ‘Cin Ali Efsanesi Tarih Oluyor’ başlıklarıyla duyurdular. Bu haberler karşısında beklenmedik bir şey oldu ve Cin Ali sadece eğitim hayatımızda rol alan bir kahramandan fazlası olduğunu gösterdi. Arkadaşları ‘Cin Ali Bizimdir’ diyerek bu haberlere bir karşı duruş sergilediler. Bu hareket bir meraka yol açtı ve ‘Kim bu Cin Ali?’ diye sorarak kitaptaki ailenin gerçek olduğunu fark ettiler. Cin Ali’nin kim olduğunu bize anlatanlarsa kitapta tanıyıp çok sevdiğimiz Selma ve Suna oldu. Biz de bu tarihte Cin Ali gerçeğini ilk kez fark etmiş olduk.
Cin Ali’nin ablaları artan ve bu ilgiye kayıtsız kalmayarak önce Cin Ali Eğitim ve Kültür Vakfı’nı, ardından da hikâyenin anlatılacağı Cin Ali Müzesini kurdular.”
***
Ankara’da yaşayan (Bafidi) Pınar Ekinci ile geç tanıştık. Dolu dolu, Türkiye ve Kıbrıs sevdalısı, ödünsüz Atatürkçü, çalışkan ve iş bilir bir araştırmacı, yazar ve akademisyen! Onu geç tanımak benim için büyük kayıp! Birlikte çok şeyler yapabilirdik.
Cin Ali Müzesi’ni ondan çok duydum ama -ne yalan söyleyeyim- Müze’yi gezince şaşırdım. Doğrusu, bu kadar anlamlı ve etkileyici bir müze olacağı aklıma gelmemişti. Sıcacık, içtenlikli, insanı rahatlatan, mutlu eden bir müze ortamı yaratılmış. Bir saate yakın bir süre dolaşıp gördüğüm ve hakkında bilgi aldığım Cin Ali Müzesi’nin amaçlarıyla hedeflerine ulaştığına rahatça ve gönül rahatlığıyla tanıklık edebilirim.
Katkısı olan herkesi kutlarım.
***
Ankaralılara ve tüm Türk Halkı’na bütün içtenliğimle çocuklarını, torunlarını alıp “Cin Ali Müzesi’ni gezmelerini öneririm.
Cin Ali, Kıbrıs’ta da çok iyi bilinir. Yolu Ankara’ya düşen Kıbrıs Türkleri’nin en çok ve ilk görmek istedikleri yer Anıtkabir’dir. Onlara, hele hele çocukları ya da torunlarıyla birlikte iseler, kesinlikle Cin Ali Müzesi’ni de öncelikleri arasına almalarını öneririm.
Ne yazık ki bir köşe yazısında daha ayrıntıya girme olanağım yok! İlgilenenler için ilgili web sitesi linkini paylaşıyorum: https://www.cinali.com.tr/ Ayrıca Nevin Apaydın’ın ‘Eğitim İçerikli Müze Kurma Sürecinin İncelenmesi: Cin Ali Müzesi Örneği” başlıklı yüksek lisansını okumalarını da öneririm.
Başta Sayın Nevin - Emre Apaydın olmak üzere tüm Cin Ali Ailesi ile sürece katkı koyan herkese teşekkür ederim. Ekibe büyük konukseverlik gösterdiler. Pınar Ekinci’ye de, hem Cin Ali ve Müzesi sürecini sürekli olarak benimle paylaştığı, hem de beni (İsmet Vehit Güney ekibiyle birlikte) Müze’yi gezip görmeye yönlendirdiği için özellikle teşekkür ederim.
Geride önemli bir kültürel miras bırakan Cin Ali’nin yaratıcısı Rasim Kaygusuz ile Cin Ali’yi birlikte büyüttükleri eşi Remziye Kaygusuz’u saygı ile, rahmetle anıyorum.