Yaz çok sıcak! Kıbrıs’ta cehennemi yaşıyoruz. Yine de teknoloji sayesinde, (örnek olarak klimanız varsa)  cehennemî sıcaktan kurtulma olanağımız var. Tabii bizim ülkemizde yaşıyorsanız herhangi bir an, gece ya da gündüz elektriğiniz kesilebilir ve feleğinizi şaşırırsınız. Üstelik ne zaman kesileceğini de bilmezsiniz. Önceden açıklamaz çünkü! 
Bu konuda dolu doluyum ve söyleyecek/yazacak çok şey vardır. Bu konuda Vatan’ın 18 Nisan 2023 Salı sayısında, “KKTC’NİN ‘ELEKTRİK MESELESİ’” başlığıyla bir yazım yayımlanmıştı. Şimdi söylemek istediklerim o yazımda zaten var. Bu bakımdan o yazıyı paylaşıyorum:

“KKTC’NİN ‘ELEKTRİK 
MESELESİ’
Kıbrıs Türkçesi’nde ‘Evkaf’n su meselesi’ deyimi var. İncir ipi gibi sonuca ulaşmadan uzayıp giden konular için kullanılır.
Halk hikâyesi niteliğinde bir de ‘eşek hikâyesi’ var çocukluğumdan anımsadığım: Köyün birinde yoksul bir karı kocanın bir oğulları vardır. Karıkocanın malvarlığı yalnızca küçük bir ev ile bir eşektir. Geçimlerini toplayıcılıkla sağlarlar. Oğlan oldukça geç doğduğundan delikanlılık yaşına geldiğinde annesi ile babası yaşlılık evresine giriş yapmıştır. Yaşlı karıkoca geceleri, oğullarının derin uykuda olduğunu sandıklarında fısır fısır sorunlarını konuşurlar. Bir gece oğulun artık evlendirilmesi gerektiğine karar verirler ama elde avuçta pek bir şeyleri yoktur. Hikâye ya bu, eşeği satmaya karar verirler. Anne babanın bilmediği bir şey vardır: Oğlan, fısıldaşmalarını duymuştur. Heyecanla bekler. Günler geceler haftalar geçer, eylem yok! Bir gün oğlan dayanamayıp ezile büzüle annesine sorar: ‘Sizin babamla bir eşek meseleniz vardı anne, o mesele ne oldu?’
‘Evkaf’ın su meselesi’ deyimine, öz olarak değilse bile, biçimsel olarak ne kadar da benziyor ‘eşek meselesi’ değil mi? 
Sanırım ‘Evkaf’ın su meselesi’ ile evlenme çağındaki oğlanın ‘eşek meselesi’ yanında bir mesele daha var ne yazık ki: “KKTC’nin elektrik meselesi!” 
***
Gerçekten de yarım yüzyıldır bu ülkenin hâlâ daha bir “elektrik meselesi” olması akla mantığa uyar mı? Yarım yüzyıldır devran döner, Meclis yenilenir, hükümetler/bakanlar/üst düzey bürokratlar gelir gider ama hiç değişmeyen şey “elektrik meselesi”dir. 
“Elektrik meselesi”ne bağlı bir değişmeyenler serisi de vardır: Şu ya da bu senaryolardan söz edilmektedir. Şu ya da bu nedenle KIBTEK tartışılmaktadır. KIBTEK’in özelleştirilmeye çalışıldığının ya da öyle bir şey olmadığının düellosu yapılmaktadır. Yolsuzluklar savlamaktadır. Eylemler grevler yapılmaktadır. 
Sözün kısası bitmeyen bir “sidik yarışı” sürdürülmekte ve bu yarışın sonucu olarak insanlar ve elektriğe mahkûm işyerleri elektriksiz bırakılmaktır. Bu arada, yapılması gereken ama şu ya da bu nedenlerle yapılmayanlar da vardır. 
Ucubeye dönüşen ve ihtiyaca yanıt vermeyen KIBTEK adam edilmelidir mesela! 
Yarım yüzyıl durmadan sorun yaratan bu yapı, ısrarla sürdürülmemeli, sürdürmeye çalışılmamalı meselâ! . 
Bir yapılanma ondan bekleneni yapmıyorsa, yapamıyorsa ya baştan yanlış yapılandırılmıştır ya da sonradan bozulmuştur. Her iki durumda da yapılması gereken, o yapılanmayı olduğu gibi sürdürmemektir meselâ! . 
Gerçekten de bu yaşananlar akla mantığa, insaniyete, vicdana, etiğe, hatta kitaba uyar mı Tanrı aşkına!
***
Elektrik, bizim kendi özelimizde yaşamın sürdürülmesi için gereklidir, “olmazsa olmaz”dır ve bizim özelimizde “temel hak” niteliğindedir. İnsanımızın hiç tereddütsüz “elektrikten kesintisiz yararlanma hakkı”na sahip olduğuna inanıyorum ve eğer anayasamızın yapılış sürecinde elektrik meselesi günümüzdeki gibi olsaydı, bunu rahatça bir anayasa maddesi olarak önerirdim. Anayasamızda var olan bize özgü, bizim özelimiz gereği anayasada yer alan başka hakların yanında bu da yer alırdı. 
***
Bu işin bir de çalışanlar ve onların örgütü ELSEN vardır elektrik denkleminde!
Öncelikle şunu söyleyeyim: Ben kişi olarak, bazı insanların savladıkları gibi Anayasa’daki sendikal hakların -grev dahil- budanmasını çare olarak görenlere hayret ederim. Bu çağda bunu düşünmek olacak şey değil! Kaldı ki bizim özelimizde Anayasa’ya dokunabilecek siyasal güç ve irade yoktur. Bunun için Meclis’te üçte iki çoğunluk sağlayacaksınız, ardından halkoylamasında halkın onayını alacaksınız. Hangi güç, hangi irade Meclis’te üçte iki çoğunluk ve haktan onay alacak? 
Güldürmeyin insanı!  
Hem sorun çalışanların anayasal hak ve özgürlüklerinden kaynaklanmıyor ki! 
Ha, bana sendikal hakların, özellikle grev ya da eylem hakkının iyi kullanılmadığını söylerseniz, size katılırım. Hele grev hakkı, deyim yerindeyse en son kullanılacak silah olmalıdır. Öyle ikide bir kullanırsanız onu ucuzlatmış, etkisizleştirmiş, hatta harcamış olduğunuz bile söylenebilir.  Bizim ülkemizde olan budur.
Ayrıca hakkınıza dayanarak kitlelere karşı eylem ya da grev yapmamalısınız. Hiçbir hak ve özgürlük sınırsız olmayıp başkalarının hak ve özgürlüklerinin başladığı yerde sizinki biter. Grev ya da eylem haktır ama kullanılması yasalara kurallara uygun olmalı, hak arama yolunda başka yasalar kurallar çiğnenmemelidir.     
Son ELSEN eylemi, bu esaslara göre değerlendirildiğinde, çok şey söylenebilir.  Sendikacılık bu olmamalıdır.
***
15 Nisan (2023) itibarıyla,  4 maddelik “Enerjide Ortak Vizyon” açıklandı ve EL-SEN, 17 gündür süren eylemi askıya aldığını açıkladı. “Enerjide Ortak Vizyon” şöyle:
 “1. KIB-TEK’in ihtiyaç duyduğu yatırımların, bakım ve onarımların yapılması, enerji maliyetlerini düşürecek, arz güvenliği olan, çevreci bir enerji politikasının hayata geçirilmesi için ilgili paydaşların ve bilim insanlarının katılımıyla derhal Enerji Strateji Planı oluşturulmalıdır.
2. Ülkenin enerji strateji planı yukarıdaki çerçevede hazırlanmadan, herhangi bir özel şirket ile geleceğimizi ipotek altına koyan bir sözleşmenin imzalanması asla kabul edilemez.
3. Eğer bu yönde bir adım atılırsa, imza koyan tüm örgütler olarak birlikte hareket etmek sureti ile karşı duruş sergileyeceğimizi beyan ederiz.
4. Bu metin, bu vizyon çerçevesinde katılım göstermek isteyen tüm örgütlerin imzasına açıktır.”
Bu metne başta ELSEN, ekonomik kuruluşlar, sendikalar, BARO dahil, meslek kuruluşlar imza atmış.  
Başbakan Sayın Ünal Ustel de yaptığı paylaşımla, atılan adıma olumlu yanıt verdi. Bilim insanları, odalar, ekonomik örgütler ve paydaşlarla bir araya gelerek danışmalarda bulunulacağını söylüyor Sayın Başbakan!
Kaliteli, hesaplı, kesintisiz, çevreci, arz güvenliği olan, kablo ile elektrik getirilmesi ve enterkonnekte sisteme geçişin de dahil olduğu, halihazırda mevcut olan üretim santrallerimizin giderek artan enerji ihtiyacımızı karşılayacak kapasiteye çıkarılmasını da içeren Ulusal Enerji Vizyonunun tüm paydaşlarla birlikte kısa bir sürede ele alınacağını ve ülkedeki enerji konusunu tıpkı su sorunu gibi ortadan kaldırılacağını söylüyor Sayın Başbakan!
Bunlara kim karşı çıkar ki! 
Elbette ki Devlet, halkın “elektrikten kesintisiz yararlanma hakkı”nı kullanılabilmesi için gereken ortam ve koşulları sağlamalı! Güneş enerjisinden yararlanmayı yapılandırmalı ve özendirmeli! Türkiye’den elektrik getirmeli! Başka ne gerekirse yapmalı!
KKTC’nin elektrik meselesi, Evkaf’ın su meselesi ya da evlenmek isteyen delikanlının “eşek hikayesi” gibi dilde deyim olarak yerleşmemelidir.”
***
18 Nisan 2023 Salı günü Vatan’ın bu sayfasında çıkan yazım bu kadar!  Sormak istiyorum: Yukarıda sözü edilen “Enerjide Ortak Vizyon”a ne oldu?