Bir insanın daha hayatını alan son kaza, evvelki akşam 20.30 sıralarında Lefkoşa-Gazimağusa anayolunda, Aslanköy civarında vuku buldu.  Esasında bu kaza bana rahmetli Necati Taşkın ve arkadaşlarının kazasını anımsattı.  Necati Taşkın ve arkadaşlarının hayatını kaybettiği kaza da, aşırı hız veya dikkatsizlik yüzünden meydana gelmişti.  Öyle bir kazada kurban olanla kurban edenin kıyaslamasını yaparken, hep aklıma şu akşamın ilk saatlerinde arka ışıklarını yakmayan uzun araçları gelir.
Rahmetlik Necati Taşkın ve arkadaşları Lefkoşa-Gazimağusa anayolunda seyrederken, yol kenarına park edilmiş ışıksız kamyonu farketmemişler ve doğrudan arka taraftan o uzun aracın içine girmişler ve feci şekilde hayatlarını kaybetmişlerdi.  Ön koltukta oturan Necati Taşkın’la bir sendikacı o an ölmüşler, arka koltukta oturanlardan bir kişi daha ölürken, iki sendikacı ağır yaralanmışlar ve hayatları kurtulmuştu.
Bu kaza da ona benzer birşey olsa gerek.  Son sürat aracı ile Lefkoşa’dan Mağusa’ya seyrederken hayatını kaybeden Tolga Özkıraç mı hatalıydı, yoksa tır şoförü tırın ışıklarını mı yakmamıştı.  Bu sorular bayağı insanın kafasını bulandırıyor.
Böyle bir kaza vuku bulurken, en çok da genç yaşta hayatını kaybeden Tolga Özkıraç’a üzüldük.  Gerçekten üzülmemek elde değil.  Öyle bir kaza için “pis kaza” ifadesini kullanırız da, arkadan vuranla, normal yolunda seyreden araç sahibinin sorgulamasını yapıyoruz.
Gerçekte polis yasal ve olması gereken uygulamaları yapıyor ve yapmak zorundadır da.  Mesela polis tır şoförünü tutuklamış.  Bu normal bir tutuklama.  O tırın ışıkları kaza esnasında yanıyor muydu, yoksa yanmıyor muydu?  Bütün mesele bu.
Şayet empati yaparsak, tır sahibinin veya sürücüsünün öyle bir saatte Mağusa yolunda ışıksız seyretmesi mümkün değil.  Meğer ki ışıkları bozuk olsun ve karanlıklarda seyrüsefer yapsın.
Tolga’nın yanınları, onun çok yorgun olduğunu söylüyor.  
Acaba kazanın sebebiyeti o yorgunluk ve bitiklik mi?  Veya dikkatsiz bir hız yaparak arkadan tırın içine girmesi mi?
Ne söylesek boş.  Tolga genç yaşta gitti ve arkasında bir sürü soru bıraktı.
Şimdi polis bütün kamera kayıtlarını incelemeye almış.  Şayet tırın ışıklarının yanmadığı tespit edilirse, tır sürücüsü ayvayı yedi demektir.  Yani işin kökünde bir ihmal olduğu ortaya çıkar.
Ama tırın ışıkları yanmasına rağmen bu kaza meydana gelmişse, tır sürücüsü herhangi bir suçtan yargılanırken, sorgulamayı yırtacak diye düşünüyorum.
Tır şoförünün göz yaşları da bayağı insana acı veriyor.  Acaba bu gözyaşları, “Benim hatam yüzünden bir masum insan öldü” anlamına mı geliyor?
Veya tır şoförü çok hassas bir yapıya sahip olduğu için mi gözyaşlarını tutamamış.
Ne söylesek boş.  Genç yaşta Tolga Özkıraç kara toprağa girdi ve arkasında acılı bir aile bıraktı.  Ayrıca yakın arkadaşları için de kabul edilmez bir ölüm bu.
Şuydu buydu derken, bence uzun yola çıkacak bütün uzun araç sürücülerini ciddi bir eğitime tabi tutmak ve bir kere daha başka Tolgalar’ın ölümünü önlemektir.  İşin özünde sorumluluk yatar.  Yola çıkacak her uzun araç sürücüsü, mutlaka ışıklarını kontrol etmelidir.  Aksi takdirde hem kendi canı, hem de başkasının canı ile kumar oynuyor demektir.
İnsanın şu sözleri etmesi gelir içinden:
“A Tolgacık, maksadın neydi be oğlum da, azraille böyle dans ettin?  Gideceğin yere yarım saat sonra gidemez miydin?”
Ne söylesek gerçekten boş.  Tolga’ya Allah’tan rahmet, yaslı ailesine başsağlığı dilerim.