5 Temmuz 2016’da Vatan’ın bu sayfasında, “Dostum Hakkı Atun’un Anıları” başlığı altında, onun “Bir Öz Yaşam Öyküsü Hakkı Atun’un Anıları kitabını konu etmiş; kendi deyişiyle “onu yetiştiren ailesine, toplumuna ve ulusuna olan borcunu” tam olarak ödemesi, ancak siyasal anılarını da yazmasından sonra tam olarak gerçekleşebilecektir” diye de eklemiştim. Ayrıca çocukluk, yeniyetmelik, gençlik, teknik adam, bürokrat olarak anılarını zevkle okuduğumu ve siyasal anılarını da aynı zevkle okuyacağından emin olduğumu vurgulamıştım.
Uzun yıllar Meclis Başkanlığı, Başbakanlık, bakanlık ve milletvekilliği yapan dostum Hakkı Atun, siyasetçiler bağlamındaki genel eğilimin dışına çıkarak ve gerçekten de başladığı işi yarıda bırakmayarak, politik anılarının ilk cildini “Hakkı Atun’un Politika Anıları” adıyla bizimle paylaştı. Çok da iyi yaptı. Birinci Kitap alt başlığı da kullanıldığına göre politik anılarının devamı gelecektir demektir.

YAKIN TARİHİMİZE IŞIK TUTAN BELGESEL NİTELİKTE BİR ANILAR MANZUMESİ
Sayın Atun, “üstlendiğim görevlerde yapmaya çalıştıklarımı sade bir dille anlattım” dediği Önsöz’ünde, edebi bir metin ortaya koyduğu iddiasında olmadığını ve kitabın “yakın tarihimize ışık tutan belgesel nitelikte bir anılar manzumesi” olduğunu belirtiyor. Oysa Hakkı Bey’in bu anı kitabı, bir önceki kitabı gibi, Anı Edebiyatı’mıza bal gibi bir katkı olmasının ötesinde,  toplum belleğimize yapılan çok ama çok değerli bir katkı, bizi bu Ada’ya bugünkü halimizle, ”gökten zembille indiğimiz” sananlara verilen bir yanıt olduğunu düşünüyorum.
Üstelik bazı anı yazarları, kendi yaşanmışlıklarını aşırı derecede abartır, kendilerini Dünya’nın/Kıbrıs’ın merkezine oturtarak “hep ben, yalnız ben” mantığıyla “böbürlenerek” yazarlarken Hakkı Atun’da bunu göremezsiniz. İlk kitabında da yoktu; bu ikinci anı kitabında da alçakgönüllü ve iddiasız olup yaşadıkları ile tanıklıklarını içtenlikle, inandırıcı bir dille anlatmaktadır.
Çağdaş tarih anlayışında ve bilimsel tarih yazımında yalnız yazılı belgelerin tek referans kabul edilmesinin üzerinden uzun zaman geçti. Sözlü anlatım da artık “havaya karışıp kaybolan değersiz bilgiler yığını” olarak değil, kaynak olarak değer kazandı. Hakkı Atun’un anıları kitaplaştığına göre yazılı belge kategorisine girdi ve yakın tarihimiz için değerli ve güvenilir kaynak olarak ortaya çıktı.
Benim siyasal yaşamım 1970 – 1990 zaman diliminde geçti. Sayın Atun bu kitabında 1976 – 1995 dönemini anlatıyor. Yani anlattığı zaman diliminin önemli bir bölümü (1976 – 1990 dönemi), ikimizin de aktif politika içinde olduğumuz yılları kapsıyor ki bu da bana, yazılanları değerlendirmede bir avantaj sağlıyor.
Her şeyden önce şunu belirteyim: Sayın Atun’la aynı siyasal doğrultuda değil, zıt kutuplardaydık. Buna karşın tek bir gün bile aramızda nahoş bir olay geçtiğini anımsamıyorum.

HELE KAR GİBİYSE ALNIN…
Sayın Hasan Hastürer, beni konuk ettiği bir televizyon programında, “bizde, her zaman alınları pak ve aktif politikadan koptukları halde konuştukları zaman dinlenilen ve değer verilen iki politikacı olduğu” anlamında (mealinde) bir şeyler söylemiş ve benimle Sayın Hakkı Atun’un adını vermişti. 
Sayın Hakkı Atun’un, “Hakkı Atun’un Politika Anıları” kitabının arka kapağında kısa özgeçmişi ve onun altında, Hasan Hastürer’in yazdıkları doğrultusunda, yorumsuz/açıklamasız bir şiir var. Melih Cevdet ANDAY’ın “Çok Güzel Şey” başlıklım şiirini ben de yorumsuz ve açıklamasız paylaşıyorum:

ÇOK GÜZEL ŞEY
Yaşamak güzel şey doğrusu
üstelik hava da güzelse
hele gücün kuvvetin yerindeyse
elin ekmek tutmuşsa bir de
hele tertemizse gönlün
hele kar gibiyse alnın
yani kendinden korkmuyorsan
kimseden korkmuyorsan dünyada
iyi günler bekliyorsan hele
iyi günlere inanıyorsan
üstelik hava da güzelse
yaşamak güzel şey,
çok güzel şey doğrusu!

Melih Cevdet ANDAY

SON OLARAK
Sayın Hakkı Atun’un, “Hakkı Atun’un Politika Anıları” kitabının içeriği konusunda bir şey söylemeği gereksiz görüyorum. Uzun bir zaman dilimini üç beş cümleyle anlatmak olanaksızdır zaten!
Özellikle yakın siyasal tarihimizi merak edenlerin okuması gereken bir kitap! İçtenlikle öneririm.

Sayın Atun’a teşekkür etmek istiyorum: Hem bu kitabı yayın dünyamıza ve toplum belleğine kazandırdığı için! Hem de benim için, “milletvekili olarak her konuşmasında polemiğe kaçmadan doğruları söyleyen, eleştirilerini en yapıcı bir biçimde ortaya koyan bir arkadaşımızdı” dediği için!