Özellikle bizim gibi ülkelerde, siyasal partilerin üye kayıtlarının ne denli sağlıklı olduğu tartışma kaldırır ve süreç içinde partilerin oligarşik yapılanma içine girmeleri zor değildir. Parti oligarşisi, delegelerin belirlenmesinde etkili olur ve ortaya kısır bir döngü çıkar. 
Aktif siyaset yaparken, partide kısa sürede delege sisteminden vazgeçilerek parti içi seçimlerde tüm üyelere oy hakkı tanınmıştı. Bununla Amerika yeniden keşfedilmiyordu çünkü değişik ülkelerde zaten benzer uygulamalar vardır. Örnek olarak ABD’nin bazı eyaletlerde, partili adayların belirlenmesinde yapılan ön seçimlerde, partili olsun olmasın, dileyen her yurttaşın oy kullanma hakkı vardır.
***
Bir süreden beri Ulusal Birlik Partisi’nin Parti Genel Başkanı ile parti organları, delege sistemiyle değil tüm üyelerin oy kullanmasıyla seçilir. Son olarak 21 Eylül günü gerçekleşen UBP Kurultayı’nda da öyle yapıldı. 
Haberlere göre, UBP Kurultayı’nda 20,000’i aşkın üyenin oy kullanma hakkı olup 10,171’i oy kullanmıştır. Bu sayılar bizim somut koşullarımıza göre müthiştir. Her iki sayının KKTC seçmen sayısı içindeki oy oranı yüksek olup % 5 - 10 arasındadır. 
Elbette ki oy hakları olduğu halde, Kurultay’a katılmayıp oy kullanmayan yüksek üye sayısı da dikkat çekicidir ama bu olgu, KKTC seçmenlerinin önemi bir oranının UBP üyesi olduğu gerçeğini değiştirmez. 
Bu durum, Ulusal Birlik Partisi’nin neredeyse her seçimde %35-40 almasını da, her yönüyle değil ama bir bakımdan anlatmaktadır sanırım.  
***
UBP Kurultay süreci ilginçti. Çok da eleştirildi. Ben işin o yanında değil, prensibindeyim. Görüşlerimi ortaya koyarken UBP’nin icraatlarına, iç çekişmelerine girmek istesem söyleyecek çok sözüm vardır ama girmemeği yeğlerim. 
Bana göre sürecin böyle olmasının arkasında büyük olasılıkla bir “akıl” vardır. Elbette ki süreç, UBP ve adaylara pahalıya mal oldu ama parti olarak UBP’nin kazançları para ile ölçülemez. Sürecin böyle olmasının temel nedenlerinin birinin, hatta ilkinin UBP’nin “devlet partisi” olduğu yönündeki algıyı güçlendirmek olduğunu düşünüyorum. Sürecin arka planında böyle bir planlama yapılmamış da olsa, bu algı pompalandı. Başarılıp başarılmadığı Ulusal Birlik Partisi’nin seçimde alacağı oy oranı belli olacak!.  
***
Parti içi seçimlerde, delege sistemi yerine tüm üyelerin oy kullanması konusunda çok şeyler söylenebilir, eleştiri de yapılabilir. Amma ve lakin bunun çaresi, parti üyelerinin elinden oy hakkını almak değil, üyelik sistemini sağlıklı bir temele oturtmaktır.
Çok eleştirilen ve gerçekten de eleştirilecek çok yönü vardır UBP’nin! Benim de eleştirilerim vardır ve yeri geldiğinde eleştirilerimi acımasızca yaparım ama öyle olması küçük ve basit düşünmemi gerektirmez. Öyle olunca da UBP’nin, toplumun ve devletin belirleyici unsurlardan biri olduğunu görmezlikten gelemem.  
Bu yazıyı yazmama, UBP Kurultayı sürecinde  “yeniden delege sistemine geçileceği” yönündeki açıklamalar neden oldu. Bunu yadırgadığımı söylemeliyim. Delege yerine üye sistemine geçildikten sonra, nedeni ne olursa olsun bundan vazgeçmek geriye gitme anlamındadır ve demokratik değildir. 
Bir ara anayasa değişikliği yaparak “anayasa değişikliği için halkoylamasına gerek olmaması” girişimi yapıldı. Bu, demokratikleşme sürecinden geri adım atma anlamında bir girişimdi. Gerçekleşse idi seçmenin elindeki demokratik bir hak geri alınacak, yaygınlaştırılması gereken demokrasi, sınırlandırılıp daraltılmış, sistemimizdeki tek “doğrudan demokrasi” unsuru, sözde “temsili demokrasi” lehine kısıtlanıp sulandırılmış olacaktı. Parti içi demokrasinde “delege sistemi yerine üye” sistemine geçmişken yeniden başa dönmek de aynı şeydir.
Yapılması gereken, parti üyelerinin elinden oy hakkını almak değil, üyelik sistemini sağlıklı bir temele oturtmak, bu arada üyelerin oy hakkını daha rahat kullanmalarını sağlamaktır. 
“Parti içi seçimler, niye Yüksek Seçim Kurulu’nun denetiminde olmasın?”