Rum parlamentosunun Enosis Plebisiti’nin Rum okularında kutlanması için aldığı karar ve bu kararla bağlantılı olarak Anastasiades’in ırkçı, şöven ve konuyu “azınlık – çoğunluk” sorununa indirgeme zırvalarından sonra, Kıbrıs’a federal bir yapı kazandırma hedefli görüşme sürecinin fiilen durmuş durumda olduğunu, süreci yeniden başlatmak için yoğun çaba harcandığını ama “kıralın çıplaklığı”nın o kadar ayan beyan ortaya çıkmasından sonra “derin diplomasi”nin yapmaya çalıştığının, ölü bir vücuda yaşam kazandırma gibi bir şey olduğunu yazdım iki hafta önce bu sayfada! 
Ölü vücuda yaşam kazandırılsa bile ruh verilemeyeceğini de vurguladım. 
KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı’nın o karara karşı gösterdiği tepki, kendisinin de bizzat vurguladığı gibi “hafif” bile kalmıştı ve Rum Meclisi’nin böylesi bir kararından sonra, hiçbirşey olmamış gibi görüşmeleri sürdürmesi “akıl kârı” değildi.
Meğer “derin diplomasi,” olguları yüzde yüz tersine çevirmeye, bizim somut konumuzda, kıralın çıplaklığının göz ardı edilmesini sağlama becerisine de sahipmiş.
Ya da zaten bu göz ardı etmeye hazırmışız.
Rum parlamentosunun, Enosis Plebisiti’nin Rum okularında kutlanması için aldığı kararın uygulanmasını Eğitim Bakanlığı’na devretmesi yönünde başlatılan süreci görüşmelerin yeniden başlaması için olumlu olarak nitelemenin başka açıklaması olamaz.
Benim bunun mantığını anlamam zor, hatta olanaksız!
Çünkü ikisi arasındaki fark, en basit tanımıyla “b_k değil de gagga”dır ve de “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” dedirtecek cinstendir. 
Deyimin tam anlamıyla tam bir “softa şaşırtması” yapılmaktadır. 
Hatta insanları aptal yerine koymadır. Ziya Paşa’nın Terkib-i Bend’indeki deyişindeki gibi: 
“Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın?”
KIBRIS’TA YAKIN TARİHLERDE YAŞANAN 
TÜM FELAKETLERİN KAYNAĞI: ENOSİS
Yineleme de olsa, yineleme olduğu için can da sıksa yeniden ve yeniden yazmaktan vazgeçmeyeceğim: İki yüzyılı aşkın yaşı olan Enosis rüyasını İkinci Dünya Savaşı sonlarında yeniden alevlenip tırmanışa geçiren olay, Rum Meclisi’nin okullarda kutlanmasını uygun bulduğu Enosis Plebisiti’ydi. 
O plebisitten sonra Birleşmiş Milletler’e başvuran Yunanistan’ın aradığını bulamaması sonucunda 1952’de Atina’da kurulan EOKA’; 1 Nisan 1955’te Kıbrıs’ı kana bulayarak Kıbrıs’a felaket üstüne felaket getirdi. 
Yani yakın tarihte adamıza gelen tüm felaketler, şu okullarda kutlanacak olan ENOSİS Plebisiti’nden sonra yaşandı. 
Yani Enosis Plebisiti, bu adaya felaket getirmesinin ötesinde, resmen ve fiilen Kıbrıs Türkleri’nin toplumsal varlığına kastetmiş bir hareketin şiddete yönelmesini fitilleyen kıvılcımdır. 
Yani bağnazlığın, şövenizm, ırkçılığın katmerlisidir/daniskasıdır.
Neden olduğu onca felaket dolayısıyla, o kadar uğursuz, lanet ve şiddetle karşı çıkılması gereken; resmen ve fiilen, Kıbrıs Türkleri’nin toplumsal varlığına kastetmiş bir hareketin şiddete yönelmesini fitilleyen unsurdur o plebisit!
NE YAPILIRSA YAPILSIN, ENOSİS PLEBİSİTİ’NİN 
ZEHİRİ, İZİ, KİRİ, TORTUSU HEP OLACAK
ENOSİS Plebisiti’nin kendisi ve Rum okullarında kutlanması konusu o kadar önemlidir ki, tümüyle geri alınmış da olsa, uygulaması Rum Eğitim Bakanlığı’na devredilse de, “zehiri,” “izi,” “kiri” ve “tortusu” kalacak ve özü asla değişmeyecek!
Durum öyleyken şimdi kalkıp da Cumhurbaşkanı’nın gösterdiği “hafif” tepkiyi de bir yana bırakmanın ve kararın özü değiştirilmeden, uygulamanın Eğitim Bakanlığı’na devredilmesi yönünde başlatılan süreci görüşmelerin yeniden başlaması için olumlu olarak nitelemenın anlamı, a, tepkiyi daha da “hafifletmek” değilse nedir?
Kaldı ki işin başka bir yönü daha vardır. Kıbrıs Türkleri, her dönem ve koşulda, söylemi bile “karabasan” olan Enosis’in engellenmesi için silahlı direniş dahil her alan, ortam ve koşulda uzun soluklu bir savaşım verdiler. Kıbrıs Türk siyasal yaşamı ile Varoluş Savaşımı’nın en çarpıcı özelliği ile niteliği, Türk Halkı’nın tümünün Enosis’e açıkça karşı çıkmış olmasıdır.
Rum Meclisi’nin son kararından sonra, Kıbrıs Türkleri’nde yükselen sesler, bu durumun süregittiğinin kanıtıdır. Tarihi boyunca ENOSİS karşısında tek ve bütün olmayı başaran Kıbrıs Türk Halkı, bu kez de öyle yaptı,  siyasal tarihinde en geniş tabanlı tepkileri koydu ortaya! 
Şimdi bu birlikteliği bozmanın mantığı olamaz.
Bunca yıldır süregelen görüşme sürecinin yarattığı “masadan kaçan taraf” olmama “şehir efsanesi”nden/korkusundan/fobisinden kurtulmak elbette ki kolay değil! 
Ayrıca, Kıbrıs Türk Halkı’nın kendisine yeni bir yol haritası çizmek zorunda olduğunu ve görüşme sürecinin çöktüğünü dünya aleme duyurması gerektiğini kabul etmeyip “ille de görüşme” diyebilirsiniz ama Enosis Plebisiti ile ilgili kararın uygulanmasının Rum Eğitim Bakanlığı’na devredilmesini, ikisi arasında özde fark olmamasına karşın görüşmelerin yeniden başlaması için olumlu olarak nitelemeyin, başka gerekçe bulun!